Ne De Olsa Kışın Sonu Bahardır
Ne de olsa kışın sonu bahardır Bu da gelir bu da geçer ağlama Bu da gelir bu da geçer ağlama Daimiyem her can ermez...
daha fazla okuTutku
Hiç düşündün mü senin gerçek tutkun ne? Eğitim ve danışmanlık verdiğim kişiler bana sürekli ve sürekli işlerinde tutkuya sahip olmak istediklerini ancak bu tutkuyu...
daha fazla okuKendi Güneşinin Önünde Durmak
“Hayatımızdaki gölgelerin çoğu, kendi güneşimizin önünde durmamız yüzünden oluşur.” – Ralph W. Emerson Kendi kendinin kurdu insan. Bazen insanın önündeki en büyük engel kendidir ve insan bunu görmekten acizdir.Sorunu dışarıda arar. Dışarıdan gelen bir sorunu çözmek, iç dünyamızla yüzleşmektençok daha kolaydır. İçe döndüğümüzde de çoğu zaman kendi kendimizi sabote ederiz.Hem de özeleştiri kisvesi altında yaparız bunu. Kendi davranışlarımız üzerindeki yargımız yani özeleştirilerimiz bazen bizi bir adımöteye taşısa da nedense harekete geçmeyi ertelemek ve kendimizi gereksiz yerehırpalamak görevini görüyor. Belki yetiştiriliş tarzımızdan kaynaklı, iyi yönlerimiz değilde kötü yönlerimiz vurgulanarak büyütüldüğümüz için böyleyiz çoğu zaman. Kendimize dev aynasından bakmak mı, şans vermek mi? Daha iyi bir versiyonumuzu üretebileceğimiz gerçeğini içten içe bilsek de negatifdüşüncelerle kendimizi yıpratarak yol almaya daha çok meyilliyiz. Ve bu negatifdüşüncelerin esiri olduğumuzu çoğu zaman fark etmiyoruz bile. Çünkü bize göremutlaka daha iyi yapan biri vardır ya da biz aslında o kadar da iyi değilizdir. Oysakiçoğu zaman kendi potansiyelimizi baltalayan taraf biz oluyoruz. Burada bahsetmekistediğim şey kendimizi potansiyelimizin ötesinde dev aynasında görmek değilkendimize bir şans vermek. Zihin hep sorun çıkartmak istediği için kendi kendinibaltalamakla meşgul oluyor. Davranışlarımız da buna göre şekilleniyor. Çözümsekaranlık yanlarımızla yüzleşip, gölgelerimizi kabullenmek, bazen de sadece yapmayaizin vermek. İnsanın en çok kendine merhamet etmeye ihtiyacı var. Kendimizi sarıp sarmaladığımızkadar başkalarına bir faydamız olur. Kendimize karşı acımasız davranmanın hiçbirgetirisi olmadığını gördüğümüz gün güneşimize sahip çıkabiliriz. İnsan en az kendine objektiftir… İlerleyebilmek için insanın önündeki en büyük engel iç sesinin gerçek potansiyeliniküçümsemesidir. Çünkü insan en az kendine objektiftir. Kendimizi eleştirirken birbaşkasının hatasına nasıl şefkat duyuyorsak kendimizinkine de aynı hassasiyetleyaklaşmalıyız; hep olumsuzluklara odaklanmak, acımasız olmak en büyük çıkmazımız,en büyük cehennemimiz. Aşılmayı bekleyen duvar o kadar da yüksek değil, iş atlamakiçin o duvarın yanına gitmek ve boyumu aşar bu benim dediğin yüksekliğe yakındanbakmak sadece. Göreceksin ki düşündüğünden daha kolay olacak. Herkesin içinde keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyel mutlaka vardır. Hatta birçoğumuz bunu sezer ama gözünde büyüttüğü için potansiyeline adım atmaz. Enbüyük huzursuzluğumuz da bunu bildiğimiz halde durmaktan doğar.Yapabileceklerimizi bildiğimiz halde kendimize çizdiğimiz görünmez sınırlar bazengüneşin doğuşuna tanıklık etmemizi engeller. Boş yere kendi güneşimizi söndürürüz.Sorumluluk almak potansiyelimizi kaygılarımızın ötesine taşıyacaktır. Kulağa bir klişegibi gelse de başladığımız nokta kendimizi fark ettiğimiz noktadır aslında. Özeleştirinin fazlası kendi kul hakkına girmektir. Özeleştiri bize yol gösterir, daha iyi olmamızı sağlar mutlaka ama söz konusu kendimizolunca dozunu ayarlamakta zorluk çektiğimiz de bir gerçek. Kendimizi eleştirirkenhırpalamaktan geri durmuyoruz. Sanki kendimize haksızlık etmeden yaptığımız eleştiri,eleştiri değilmiş gibi… Oysa kul hakkımızı önce kendimiz yiyoruz....
daha fazla okuGöğe Bakalım
“Göğe bakalım” * Ne yaparsak yapalım, bazen kendimizi kapana kısılmış hissederiz. Hele ki 1 senedir evde kalmak zorunda olduğumuz günleri düşününce bu duygu artık...
daha fazla okuSamimiyetle Dilenen Özür Şifadır
Özür dilemenin erdemi ve kuralları Uzun zamandır kafayı özür dileme konusuna taktım. Öyle ya insanız; bazen kırıyor bazen kırılıyoruz. Kırılıp, kırmalar arasındaki yolcuğumu dikkatle...
daha fazla okuBir Hedef Belirlemenin Denetim Listesi
Önce hayaller vardı… Hayaller, hedefler, yazgı… Önce hayaller vardır; dünyayı daha konforlu bir yer yapmaya yarayan, kazanmayı sağlayan, çağ atlatan, tarihi değiştiren, sahibine Nobel...
daha fazla okuPortakallı Draje
Sanırım dört yaşlarındaydım. Öğretmen olan annem, diğer öğretmen arkadaşlarıyla hafta sonu oturmasına gitmiş, yanında beni de götürmüştü. Kristal kayık tabak içerisinde misafir sigarası ikram...
daha fazla okuBazen Biraz Durmak Denge Kazandırır
Sokağa çıkma yasaklarını ve kısıtlamaları salgının yeniden zirve yapmasıyla yeniden konuşmaya başladık. Şimdi pek çoğumuz yine evde kilitli kaldığımız zamanı nasıl dolduracağımızı, kendimizi nasıl...
daha fazla okuKendi Sevgi Dolu Anneniz Olun
Bundan önceki hafta İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung’un kavramsallaştırdığıarketipler üzerine yazmıştım. Bu hafta da yine bu konuda yazmak istiyorum. Bununsebebi elbette devam ettiğim Jungian Koçluk dersleri. Jung’un fikirlerini daha fazlaöğrendikçe, sizlere de bunları aktarma isteğim artıyor. Jung’un fikriyatı ve arketip kavramı konuyu hiç bilmeyenler için kafa karıştırıcıolabiliyor. Onun kitaplarını okuyanlar dahi bazen kafalarının karıştığını itirafedeceklerdir. En iyi ihtimalle pek çok kişi, “Arketiplerin benimle ne ilgisi var?” diyesorabiliyor. Gelin isterseniz, bu soru üzerinden ilerleyelim. Jung’un fikirlerinin temeline daha fazla vakıf olmanız, arketipler hakkında kendianlayışınızı oluşturmanıza yardımcı olabilir kanımca. Jung, arketip fikrini kendi yaratmamış, bilakis bu motiflerin efsanelerde, masallarda veedebiyatta zaten var olduğuna dikkat çekmişti. Jung, bizi insanlığın arkaik mirasınabağlayan arketiplere, “herkes için ortak olan özdeş psişik yapılar” adını verdi. Yani,arketipler aslında ilkel kalıplardı; Jung, bunların evrensel insani deneyimleri temsileden tanınabilir ve tekrarlayan düşünme yolları olduğunu yazdı. Peki, nedir bu tanınabilir ve tekrarlanan düşünce yolları? Dahası arketipler heptekrarlanıyorsa, herkeste aynıysa bizi diğer insanlardan ayıran nedir? Evet, arketipler evrenseldir, ancak yaşamınızda tezahür etme biçimleri size özeldir.Örneğin sıklıkla verilen, “sevgi dolu anne” örneğine bakalım. Sevgi dolu bir anneninarketipi, geniş ve birbirine bağlı bir aileden gelen biri için mutlu bir deneyim olabilir.Ancak, sorunlu bir anne ile parçalanmış bir evde büyüdüyseniz, bu arketip sizirahatsız eden bir şey olabilir. Yine de sonunda bu arketip size kendinize karşı nasıl biranne olabileceğinizi öğretebilir. Bu öğrenmenin sonunda kendinize annenizingöstermediği sevgiyi ve ilgiyi gösterebilirsiniz. Kavram olarak kafa karıştırıcı olsa da gündelik yaşamımızda arketipler bizim içinfaydalı olabilir. Arketipler kendimizi ve toplumdaki yerimizi anlamak, hayallerimizinfarkında olmak, kişisel gelişimimizi “arketipsel aşamalar” yoluyla başlatmak açısındanfaydalıdır. Bizler çok yönlü bireyler olabilmek için, farklı arketip aşamalarımızıinceleyebilir, buradan kişisel gelişim yolumuzu çizebiliriz. Önceki yazımda Jung’uninsanın gelişimsel evreleri dört arketipe ayırdığını yazmıştım. ‘Hayatın dört evresi:Sorunlar bizi geliştiren adımlardır’ başlıklı yazım, hayatın evrelerini anlamak için sizeyol gösterici olabilir. Diğer taraftan, Jung öğretisini özümsedikçe örneğin rüyalarınızda tekrar edenarketipleri fark etmeye başlayabilirsiniz. Bu arketiplerin sizin için ne ifade ettiğinianladıkça rüyalarınızdan bile öğrenebilir duruma gelirsiniz. Şimdi, “Arketiplerin benimle ne ilgisi var?” sorusuna döneyim. Gördüğünüz gibiarketipleri bilmek, kendimizi tanımayı öğrenmeyi de sağlıyor. “Arketipler ve biz”ilişkisine sonraki yazılarımda da devam edeceğim. Şimdilik, kendinize sevgi dolu bir anne gibi davranın, diyerek iyi haftalar diliyorum.
daha fazla okuBir kitap okudum hayatım değişti: Ortak bilinçaltına yolculuk
İki yılı aşkın süredir her sabah Instagram’da bir mesaj yayınlıyorum. Bunu neden yaptığımın hikâyesi epeyce uzun, yeni kitabımda bunu yazmayı düşünüyorum. Ancak, şimdilik bu...
daha fazla oku