Bir kitap okudum hayatım değişti: Ortak bilinçaltına yolculuk

İki yılı aşkın süredir her sabah Instagram’da bir mesaj yayınlıyorum. Bunu neden yaptığımın hikâyesi epeyce uzun, yeni kitabımda bunu yazmayı düşünüyorum. Ancak, şimdilik bu mesajları yazmaya başlarken beni neyin motive ettiğinden söz etmek istiyorum. Bu uzun hikâyenin özeti şudur: İlham vermek istedim. İlk postu yayınladığım günden bugüne kadar geçen sürede bana heyecan veren bu motivasyonumu hiç kaybetmedim. Bir sonraki hafta, hatta ay ne yazacağımı oturup düşünüyor, sürekli düşüncelerimi tartıyor, çevremi izliyor, kendimi değerlendiriyorum. Okuyor, araştırıyor, izliyor, aklına ve fikrine güvendiğim dostlarımdan fikir alıyor, onlarla tartışıyorum. Bir postu yazmadan önceki süreç lezzetli bir yemek yapmaya benziyor. Malzemelerini tek tek seçiyor, hazırlıyor, lezzetleri birbirine harmanlıyor, yavaş yavaş pişiriyor, yemeğimi nasıl sunacağımı düşünüyor, soframı titizlikle hazırlıyorum.

Ben etrafımda olanlardan, okuduklarımdan, izlediklerimden, dostlarımdan, çevremden ve hayatın kendisinden ilham almayı seviyorum. Merak etmenin, küçük detaylardan ilham alabilme şevkinin insanı diri, genç, dinamik, huzurlu kıldığına inanıyorum. Hayatın güzelliklerine odaklandığınızda lüzumsuz işlere daha az zaman ayırıyor, daha üretken oluyorsunuz. Merakınızın ve size ilham veren fikirlerin peşine düştüğünüzde, yaratıcı fikirleri sürekli doğuran bir döngüyü harekete geçirmiş oluyorsunuz.

Buna kendimden bir örnek vermek istiyorum. Geçen yıl sevgili gazeteci arkadaşım @semrapelek bana bir kitap armağan etti: ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’. Kitabın yazarı Clarissa Pincola Estes, Vahşi Kadın Arketipine dair mit ve öykülerden yola çıkarak, kadınların doğadan ve duygulardan kopuşunun ardındaki arketiplere dikkat çekiyordu. Estes, kitapta kendi doğasından ve duygularından kopan kadınlara daha yalın ve doğal çözümleri gösteriyor. Kitabı hayranlıkla bazı bölümlerini tekrar tekrar altını çizerek okuyup bitirdim.

Arketipler hakkında daha fazla bilgi sahibi olma merakı, bu kitapla birlikte beni içine çekti ve sevdiğim birkaç cümlesi dışında çok da derinlemesine tanımadığım Carl Gustav Jung’un çalışmalarının kapısını bana araladı. Bu kapıdan girdiğimde Jung’un arketip modellemeleri o kadar ilgimi çekti ki üzerlerinde çalıştıkça aslında günlük hayatın, içerisinde sezgilerimizde tanımlayıp gölgelerimiz diye adlandırdığımız yönlerimizin Jung tarafından yıllar öncesinde modellenip psikoloji ve psikanalizde kullanılmakta olduğunu fark ettim.

Arketipler üzerine okumak benim için öylesine keyifliydi ki böylece Jung’un en çok irdelendiği ve felsefesinin ana teması olduğunu bildiğim tarot eğitimi almaya başladım. Arketipler kısaca Jung’un “ortak bilinçaltı” dediği şeyde saklı olan evrensel davranış kalıplarıdır. Tarot, yüzyıllardan beri insanların merak ettiği sorulara kartların üzerindeki resimlerle yanıt veriyor diye bilinir. Oysa bu kartlar, arketipsel bir anlatımla yüzyıllar öncesinde bilinçaltına saçılan ortak tohumların yansımasıdır.

Bu bilgiler ışığında tarot benim için kart oyunu değil, bir sanat terapisi dersi niteliğindeki keyifli bir yolculuk halini aldı. Sonunda arketipler üzerindeki merakım giderek yoğunlaşarak beni Jungain Coaching School’un kapısına kadar getirdi. Avi Goren Bar ve tecrübeli ekibiyle birlikte geçen hafta Jung Koçu olmak üzere altı aylık, benim için keyifli yolculuğum başladı.

Meraklı ve “ilham almaya” açık karakterim, beni bu çalışmaya getirdi. Eğitimimi tamamladığımda kendi koçluk kariyerimde başarı ve keyifle kullanacağım muhteşem bir yönetimin parçası olacağım. Dr. Avi Goren Bar bu metodolojiye kalbini koymuş. Eğer bir işin içerisine sevgi ve tutku girdiyse daima sonuçları mükemmel oluyor, bu eğitimin sonuçlarının da benim için mükemmel olacağını şimdiden biliyorum. Dr. Avi Goren Bar’a bu sebeple teşekkür ve minnetimi sunuyorum.

Kendi hikâyem, belki size neden “ilham vermek” misyonu edindiğim hakkında biraz fikir vermiştir. Her sabah mesajlarıma yanıt verip yazılarıma yorumlarını bırakan herkese teşekkür ederim.

Author avatar
Şebnem Toker