
Hayat devam ediyor… Her ne olursa olsun bu böyle. İlk aylarda hepimizi felç eden pandemiye rağmen de devam ediyor hayat.
Bugün ben de artık pandemiden değil, hayatımızı güzelleştiren başka şeylerden söz etmek istiyorum. Takip ediyor musunuz, kısıtlamaların ardından sergi salonları, müzeler yavaş yavaş kapılarını açmaya başladı. Tesadüf mü bilmiyorum, üstelik bu sıralar İstanbul’da, benim özellikle ilgilendiğim minyatür sanatında iki önemli sergi var. Bunlardan biri Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde gezilebilen ‘Miniatur 2.0’ adlı sergi. Minyatür sanatının güncel yorumlarına odaklanan sergi, Türkiye, İran, Pakistan, Suudi Arabistan, Azerbaycan gibi farklı ülkelerden 14 sanatçının eserlerini bir araya getiriyor. Sergi, “Minyatür gözden düşmüş bir sanat formu mu?” sorusunu soruyor ve cevaben minyatürü eşsiz bir sanat formu olarak ele almanın, onun potansiyelini ortaya çıkarmanın hâlâ mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Bu sergiyi 17 Ocak 2021 tarihine kadar ziyaret edebilirsiniz.
Mehmet Sinan Kuran, ‘Posthumous’ başlıklı kişisel sergisinden…Diğeri ise çağdaş minyatür sanatçısı Mehmet Sinan Kuran’ın galeri Anna Laudel’de ziyarete açık olan ‘Posthumous’ başlıklı kişisel sergisi… Tanıtım bülteninde şöyle denmiş sergi hakkında: “Sanatçı, ‘birliktelik’ kavramı etrafında şekillenen sergiyi farklı davranmamız ve düşünmemiz gerektiği fikrinden yola çıkarak tasarlamış ve adına uygun olarak da sanatseverlere hâlâ hayattayken birlikte olmayı, eskisinden daha duyarlı olmayı ve yeni şeyler öğrenmemiz gerektiğini hatırlatıyor.” Ne kadar doğru değil mi? Hâlâ hayatta olduğumuzu kendimize sık sık hatırlatmanın, ne kadar zor bir süreçten geçersek geçelim hayattan zevk almanın ve daha da önemlisi sevdiklerimizle, dostlarımızla bir arada olmanın ne kadar önemli olduğunu bu süreç bize bir kaz daha hatırlattı. Yine sergi tanıtım bülteninde şöyle denmiş: “Sanatçı, yeni ve yakın dönem işlerinin yer aldığı sergiyle, ziyaretçileri hayattayken aşina olmadıkları renkleri görmeye, sesleri duymaya ve duyularını fark etmeye davet ediyor.” Keşke biz de bu hatırlatmayı kendimize sık sık yapabilsek. Farkındayım, pandemi olasa da olmasa da pek çok insan için çalışmadan gününü gün etmek ve dünyayı dolaşmak mümkün değil. Benim için de değil. Fakat etrafımız, binbir renkle, sesle ve duyguyla dolu. Bunları görmek, duymak ve hissetmek için fazla paraya da ihtiyacımız yok. Ama sanata ihtiyacımız var kanımca…
Hipokrat’ın “Ars longa vita bravis” (Sanat uzun, hayat kısa) dediği söylenir. Sanatın gelişim sürecine kıyasla çok kısa olan fakat bize bir kez bahşedilmiş olan bu hayatta kendimizi güzelliklerle, sanatla beslememiz gerektiğini düşünüyorum. Gezebiliyorsanız bir sergi gezin, kısıtlı zamanda da olsa müzeleri ziyaret edin. Belki evde resim yapmayı hobi edinirsiniz. Sanata sığınmanın sadece hayatınıza değil, iş yaşamınıza da iyi geldiğini zamanla göreceksiniz.
Bir de şuna yürekten inanıyorum: Zor zamanlardan geçme yetisini kazanmak için yeniden görmeyi öğrenmeye çok ihtiyacımız var. Farklı bakmak, olayların içindeki güzellikleri görmek, algılamak, hissetmek ve farkına varmak hepimizin ihtiyacı. Dilerim yeniden görmeyi öğrendiğimiz bir süreç olur bu da… Mehmet Sinan Kuran’ın, ’Posthumous’ başlıklı kişisel sergisi 29 Ağustos’a kadar açık kalacak, bence kaçırmayın.
Hepinize güzelliklerle dolu bir hafta sonu diliyorum.