Çocuk Yetiştirme ve Kriz Zamanları

Hepimiz korona virüsünün tüm dünyada hızla yayılmasından şaşkına dönmüş durumdayız. Bir taraftan korkuyor, bir taraftan önlemlerimizi almaya çalışıyoruz. Korona virüsü gibi korku, endişe ve panik de hızla yayılıyor, özellikle de ebeveynler arasında… Korkunun nasıl yayıldığını aile WhatsApp gruplarından gelen mesajlarda görüyorum.

Bu mesajları okurken, çocuklarımızı yetiştirirken aldığımız kararların ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha fark ederek sevindim. Bu kararların faydasını bu salgın günlerinde ve salgının neden olduğu kriz zamanlarında görüyoruz. Peki, ne miydi bunlar? Sıralayayım.

  1. Öncelikle aile geleneklerimizi düzenli olarak uyguladık. Kalabalık aile yemeklerinde bir araya geldik, anneannemizi ve dedemizi ziyaret etmeyi ihmal etmedik, kuzenlerle buluştuk. Bu sayede çocuklarımız kendilerini büyük ve köklü bir ailenin bireyleri olarak görmeyi öğrendiler. Bir ailenin ferdi olmak onlara müthiş bir özgüven kazandırdı.
  2. “Hayır” demeyi bildik. Çocuklarımıza da “hayır” demeyi öğrettik. Sosyalleşme iyidir ama çocuklarımız daha küçükken çılgınca düzenlenen hafta sonu aktiviteleri arasında savrulduğumuzu çok şükür ki kısa sürede fark ettik. Bu etkinlikler bizi birbirimizden ayırıyordu. Böylece arkadaşlarda yatılı kalmaya, hafta sonu aşırı sosyalleşmeye sınır getirdik. Aile olarak bir arada olduğumuz, sohbet ettiğimiz, yaşam hakkındaki görüşlerimizi aktarabileceğimiz zamanlar yarattık. En çok da bu sohbetlerimizi akşam yemeklerinde yaptık. Yani “çocuklar erken yatar” bir kural değil, bırakın sizle akşam yemeklerini birlikte yesinler.
  3. Televizyon açmadık. Eşimle benim iş hayatımız çok yoğun olmasına rağmen işten eve döndüğümüzde çocuklarımızla oyun oynadık. İki çocuk olduğu için akşamları bu vakitleri dönüşümlü planladık. Bu sayede onlarla hayata dair görüşlerimizi paylaştık, değerlerimizi anlattık. Çocuklarımızı da televizyondaki ve sosyal medyadaki boş eğlencelerden, tüketim alışkanlığı kazandıran reklamlardan, duyarsız haberlerden uzak tutabildik. Daha çok okumalarını ve yaratıcı oyunlar kurmalarını sağladık. Sahip olduklarıyla mutlu ve tatmin olmayı öğrendiler. Sahip olmadıklarına karşı merak ve özlemleri gelişmedi.
  4. Fark etmelerini sağladık. Çocuklarımız tepkisiz bireyler değil, çevrede, etraflarında olup bitenlere duyarlı insanlar oldu. Evde annenin başı ağrıyorsa avaz avaz müzik dinlemenin doğru olmadığını, sessiz olmaları gerektiğini; sabah kahvaltısından kalan ekmek kırıntılarını atmayıp camımızın önündeki kuşlarla paylaşmayı; okulda düşen arkadaşına elini uzatıp yerden kaldırmayı; asansörde kafamızı önümüze eğip karşımızdakini görmezden gelmek yerine günaydın demeyi öğrettik. Şimdilerde asgari ücretin ne kadar olduğunu biliyorlar, ihtiyaçlarını temin ederken tüketim denilen canavarın midesine düşmeden önce çok şükür mal-ücret dengesine göre hesap yapabiliyorlar.
  5. Eşimle ben uzun saatler kapalı mekânlarda mesai harcadığımız için iş dışında kapalı mekânlara ihtiyaç duymadıkça girmeyiz. Çocuklarımızla olabildiğince doğada vakit geçirdik. Onlarla piknik yaptık, kamp kurduk, mısır topladık, Denizin üstünde ve altında vakit geçirip çektiğimiz videoları onlarla izledik, bu sürelerde çevre kirliliğinin ve atıkların habitatımıza nasıl zarar verebildiğini küçük yaşta öğrenmelerini sağladık.
  6. Üşenmedik yemek pişirdik. Hazır yemek firmalarından eve sipariş almadık, AVM’lerin içerisinde nereden geldiği ve nasıl hazırlandığı belli olmayan gıdalarla çocuklarımızı hiç tanıştırmadık. Dolayısıyla bu yaşlarına geldiklerinden tercihlerini belirleyebilmeyi ve kendi tercihleri dışında kendilerine sunulan tekliflere “hayır” diyebilmeyi öğrendiler.
  7. Birlikte market alışverişleri yaptık. Ürünlerin seçimlerinde dikkat ettiğimiz kuralları onlara öğrettik. Son kullanma tarihi, üretici firma, katkı maddeleri nedir, yerel ürün nedir, mevsimine göre ürün nasıl alınır, hepsini öğrettik.
  8. Becerileri el verdiğince çocuklarımızı günlük işlerimize dahil ettik. Sebze yıkadılar, masa kurdular, bakkala gittiler. Temizlik yapma ve yemek hazırlama konusunda temel bilgilere sahip oldular. Şimdi sağlıklı bir şekilde yaşamlarını planlayabiliyorlar ve biz de endişelenmek yerine onları uzaktan izleyerek takip edebiliyoruz.
  9. Çocuklarımızla bol bol oyun oynadık, bir aradayken eğlenebileceğimizi ve keyifli vakit geçirebileceğimizi öğrettik.
  10. Birbirimize ve sevdiklerimize hediye seçerken parasını bastırıp almanın en kolay yol olduğunu, el becerilerimizle ve yaratıcılığımızı kullanarak hazırlayacağımız armağanların en kıymetlisi olduğunu öğrendiler. Hediyelerimizi yapamadığımız durumda el emeğiyle üreten kişileri ve girişimleri desteklemeyi de öğrendiler.

Şimdi korona virüsünün yayılmasını önlemek için çocuklarımız evde. Pek çok anne baba da “eyvah çocuklarımı okula gitmedikleri günlerde nasıl oyalayacağım” endişesi yaşıyor. Ben bu endişeyi yaşamıyorum. Çünkü çocuklarımız kendi kendilerine nasıl zaman geçireceklerini biliyor. Sağlıklarını korumaları gerektiğini ve şu anda içinde bulunduğumuz günlerin dikkat edilmesi gereken günler olduğunun farkındalar. Çocuklarım bana AVM’ye veya oyun salonuna gidebilir miyiz, diye sormuyor gün aşırı. Çünkü alışkın değiller ve olanın bitenin farkındalar.

Neden bunları yazdım derseniz, çocuk yetiştirmek emek istiyor ve ne ekersek onu biçiyoruz. Onları yetiştirirken kurduğumuz her cümle, attığımız her adım, gittiğimiz her mekân gelecek günlerimize atılan bir taş oluyor. Anne ve babalığa bu bilinçle bakabilmeyi başarabilirsek zor zamanlarımızda aslında birçok yetişkinden çok daha bilinçli ve çok daha destekçi olabildiklerini sizler de fark edeceksiniz.

En kısa zamanda Türkiye’nin ve dünyanın şifa bulmasını diliyorum…

Author avatar
Şebnem Toker