Gönül Ferahlığı

Covid ile biz de tanıştık. Ama ne tanışmak! Bedensel olarak etkilenmiş olmak mı daha zor yoksa iki hafta boyunca hepimizi tüm profesyonel ve sosyal...

daha fazla oku

Kendimi Ben Onaylarım

“Hayal gücü, bilgiden çok daha önemlidir. Zira bilgi sınırlıdır.” – Albert Einstein Yepyeni bir yılın enerjilerini karşılamaya hazırlanıyoruz. Hem ülkemizde hem dünyada yaşanan kaos...

daha fazla oku

Duygusal Dayanıklılık & Şükür

Yaşadığımız her şey için hamd olsun! Böyle başlamak istedim bu yazıya. Çünkü hamd etmek hayatımın tümünü kaplamışdurumdadır desem, inanın hiç abartmış olmam. Hamd kelimesi anlam itibari ile “övgü” demektir. Yani, bize nasip ettiği her şey içinAlemlerin Rabbi Allah’a teslimiyeti ve başımıza gelenleri kabul edişimizi ifade eder.Şükür, özünde teşekkürü barındırdığı için genelde sahip olduklarımız üzerinden birşükran duygusunu anlatır. Elbette ki; tüm sahip olduklarım için Yaradan’a şükrediyor,yaşanan her şey içinse hamd ediyorum. Bu konuda yazma fikri kıymetli dostum Dilara Duman’ın bir konuşmasından sonraoluştu. Sevgili Dilara konuya harika bir açıdan yaklaşıp bilimsel bir platformaoturtmuş. Bahsettiği konu “Emotional Resilience” veya “PsychologicalResilience” olarak ifade edilen REZİLYANS yani “Duygusal Dayanıklılık” olarakifade edilebilir. Kısaca; olumsuzluklara karşı hazır olma, stres ve travmayla başaçıkabilme gibi pek çok negatif deneyimle ruhsal ve bazı durumlarda fiziksel olarakbaşa çıkabilme kapasitesi, esnekliğidir. Dilara Duman, duygusal dayanıklılığı nasıl elde edebileceğimizi, “olumlu olanaodaklanmak” olarak özetliyor. Bununla ilgili ciddi araştırma sonuçları var. Örneğin;minnettarlık, nezaket, umut ve cesaret gibi güçlü yönlerin hayatın olumsuzluklarınakarşı koruyucu faktörler olarak hareket ettiği, olumlu bir şekilde uyum sağlamamıza vefiziksel ve zihinsel hastalık gibi zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olduğugösterilmiş. (Fletcher ve Sarkar, 2013). Tüm bu açıklamanın ardından asıl beni etkileyen noktaya geliyor; şükretmek. Etkisininbilimsel olarak da kanıtlandığına değinerek, şükran duygusunun çok ciddi anlamda işeyaradığının görüldüğünü söylüyor. Dua eden, şükeden insanların beyinlerindeoksitosin ve seratonin düzeylerinin yüksek olması ve aynı zamanda da endorfinsalgılamaları yüzünden daha mutlu olan insanlar oldukları gözlemlenmiş. Yani şükranduygusu bizi sıkıntılı bir durumun içinde olsak dahi, manen oradan alıyor vemüteşekkir bir insan haline getiriyor! Duanın gücü gerçekten inanılmaz! Allah’ın nasip ettiklerine karşı şükran duymakve takdirine karşı hamd etmek bir noktadan sonra insanı özgürleştiriyor. Allah’aşükretmek yalnızca sözle olmaz diye inanıyorum. Bişr-i Hafi de şöyle der: “Azalarıiçinde yalnız dili ile şükreden kimsenin şükrü az olur.” Çünkü gözünün gördüğüne vebu sayede çalışıp geçimini sağlıyor olmasına şükretmeli insan. İşittiği için kulağına,emek verip yemek yapan ellerine, onu istediği yere taşıyan ayaklarına, kötübeslenmesine rağmen ona hizmette kusur etmeyen midesine, her saniyede yanındaolan kalbine… bu listeyi sonlandırmak imkansız çünkü tırnağımız bile bir amaç içinbedenimizde. Bu sebeple, şükretmek için muhakkak bir sebebimiz vardır. Elimiz miyok, hamdolsun Allah’a deyip kimbilir yerine hangi uzvumuzu daha üstün kıldı diyedüşünmeliyiz. Belki de başaramadığımız bir iş oldu veya çok isteyip de gidemediğimizbir seyahat… Kimbilir Yaradan bizi hangi olumsuzluktan sakındı ki; bu işler istediğimizgibi gitmedi. Tevekkül ve hamd tam olarak budur aslında. Suyun varlığına şükretmek mesela… Yaşam kaynağımız su ve biz onu ancakyaşadığımız bu dünyadan temin edebiliyoruz. Hiçbir alternatifi de yok. Kuran-ıKerim’de bu durum net bir şekilde bize bildirilmiş: “De ki: Düşünsenize, şayet suyunuz yeraltına çekilse, size temiz suyu kim getirebilir?” Mülk Suresi 30. Ayet Sevgili Dilara, yapılan araştırmalarda şükran duygusunun en iyi dışa vurumunun şükürmektubu ve teşekkür notları olduğunu belirtmiş. Bunlar duygusal direnç için en temelçalışmalar olarak görülüyor. Şükür mektubu, hayatımızda belki tam olarak hakkınıveremediğimiz bir kişiye, varlığı için bugüne kadar şükran duymadığımız ama aslındavarlığıyla kendimizi ne kadar şanslı hissetiğimiz herhangi bir kişiye (eş, partner, anne,baba, çocuk…) yazılan bir mektuptur sevgili dostlar. Bu gönderilecek bir mektup değil,aksine kendimize bir hatırlatma veya içimizdeki kendimize bir farkındalık yaratmamaksadıyla kaleme alınmış duygulardır diyebilirim. Bugüne kadar yeterince şükranduymadığımızı, pek çok sebepten hayatımızda olduğu için minnet duyduğumuzu,varlığına şükrettiğimizi yazdığımız, belki gerekçelendirdiğimiz bir öz farkındalıkyolculuğu… Bundan sonraki adım ise o kişiyi görmeye veya anmaya çalışmak olmalı.Hayattaysa gidip görüşmeli, vefat etmişse mezarı ziyaret edilmeli, dua edilmeli… Bir de teşekkür mektupları var sevgili Dilara’nın konuşmasında. Teşekkür notları, hergün hayatımızda bizi mutlu eden, keyif veren, şükretmemize sebep olan kişilere,eşyalara, ağaca, canlıya, kedimize, saksıdaki çiçeğimize edeceğimiz teşekkürdüraslında. Varlıklarına, bize güzellikler ve kolaylıklar yaşattıkları için teşekkür ediyorolmak, her anı olumlu yaşama ve her olayda olumlu bir yön bulma güdümüzügüçlendirecektir. İşte buna da Rezilyans deniyor. Ben bunlara ek olarak namaz kılmanın da bir teşekkür mektubu olabileceğinidüşünüyorum. Bu bilimsel araştırmalara büyük bir saygı duymakla birlikte, meleklerinilk olarak Adem Peygamber yaratıldığında Allah’a secde etmelerinden başlayarakİbrahim Peygamber’e gelen ve oradan günümüze uzanan şükür ve hamd ritüeli olannamaz, zaten ilk insandan beri bunu bize yaptırıyor. Her secdede Allah’a nasip ettiklerive etmedikleri için şükranlarımızı sunmamız veya ellerimizi her açtığımızda her şeyinhayırlısını yani olumlusunu diliyor olmamız da bizi, Yaradan’ın desteğiyle duygusaldayanıklılığın en üst seviyesine ulaştıracaktır diye inanıyorum. Sevgili Dilara Duman’a bu harika bilgilendirme için çok teşekkür ediyorum. Not: Rezilyans hakkındaki bazı araştırmalara ve verilere aşağıdaki linklerdenulaşabilirsiniz. – https://positivepsychology.com/resilience-theory/ – https://psycnet.apa.org/record/2013-13184-003 – https://www.apa.org/topics/resilience

daha fazla oku

Yetişkinliğe Hazırlık: Çocuk Olumlamaları

“Anne ben bunu yapamıyorum!” “Baba ben bu soruyu çözemiyorum. Asla başaramayacağım, asla!” Çocuklar genellikle siyah – beyaz düşünceye sahiplerdir. Olayların gri alanlarını görmeyi henüz...

daha fazla oku

Tahammülsüz Talihli

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalabalık ve kirli bir şehirde, neredeyse hiç yeşil göremeden yaşayan biri varmış. Sürekli işe gider gelir, felaket...

daha fazla oku

Karınca "Kadar"ınca

Toplumsal veya toplu yaşam, varlığı koruma ve güçlendirme noktasından bakıldığında,belki de tüm canlı türleri için etkin ve temel olan bir yasadır. Bu durum, düzenli ve organize bir şekilde yaşamayı ve hayatta kalmayı sağladığı kadar belki de en önemli ihtiyaçlardan biri olan sosyalleşmeyi de getirir. Sosyalleşme arzusu özünde bireyselliği destekler. Çünkü kişisel davranışlarımıztoplum içindeki yerimizi hazırlar. Bu aşamada insanın yapacağı seçim çok önemlidir.Çünkü bu duruşta iken bir yol ayrımına gelindiğinde yollardan biri birey olmaya diğeriise firavunluğa yani günümüz kullanımıyla egoya çıkar. Karıncaların bence bizden üstün oldukları yegane farklılıkları da bu noktada ortaya çıkıyor; nefslerinin (benliklerinin) olmaması… Yakından incelendiğinde karıncaların dageniş tek bir topluluk olmadıkları görülmüş. Biçim ve davranışlar açısından her birinin arasında büyük farklılıklar tespit edilmiş. Peki tüm bu bireysel özelliğe rağmen toplumsal düzeni nasıl sağlıyorlar diye sormadan edemedim. Tabi ki insan zihni ile bir karıncanınkini kıyaslamak durumunda değilim. Burada dikkat çekmek istediğim konu; bireysel düşünceyi bencillikten ve ben’ci olmaktan yani egodan arındırabilmek. Benim düşünceme göre; ortaya çıkan büyük başarıların temelinde küçük dayanışmalarvar. Bu düşüncemi karıncaların hayatında araştırmalar yapan Georgia TeknolojiEnstitüsü’nden David Hu’nun şu sözleri de destekliyor: “Büyük ölçekte meydanagelenler, küçük ölçekte yaşanan birçok etkileşimin bir sonucudur.” Yani ortak eylem, bütünün yaşamı açısından gereklidir. Fakat ortak eylemin de kökü bireye dayanır. Örneğin; doğayı korumak hepimizin toplumsal ihtiyacı ama bu hareketedahil olabilmek için bireysel olarak üzerimize düşeni yapmalıyız; geri dönüşüm, atık ayrıştırma, ağaç dikme…. Tıpkı karıncaların örgütlenme ilkesi gibi. Her bir karınca kendilerine verilmiş görevi bütünün faydası, bütünün yaşamı için en üst seviyede yerine getirmek durumunda. Bizler gelişmişlik seviyesi en yüksek olan varlıklarız. Aklımız, sürekli üreten bedenimiz ile koordineli bir şekilde çalışıyor. İnsanlar olarak maymunlardan %1 genetik farklılık göstermemize rağmen uzaya gidebiliyor, yer altından maden çıkarıp işleyebiliyor, bilimi ve teknolojiyi sürekli geliştirebiliyoruz.  Fakat neden minik bir karınca kolonisi kadar koordineli yaşayıp dünyayı bugün içinde bulunduğu sorunlardan kurtaramıyoruz. Küresel ısınmaya neden birlikte dur diyemiyoruz? Neden her yerde çöp yığınları var? Neden bir ülke zenginlikte boğulurken yanındaki ülkede çocuklar açlıktan ölüyor? Mültecilik gibi bir durum nedeninsan ticaretine dönüşmüş durumda ve buna neden global bir çözüm bulunamıyor? Benden sonra tufan… Çünkü çoğumuz “Bana ne, ben mi çözeceğim? Ben mi kurtaracağım dünyayı?” diyor. Bencilce olan her düşünce bizi hayatta kalmaktan bile alıkoyacak seviyeye ulaşabiliyor. Bugün çocuklarımızın iyi giyinmeleri, iyi bir evde oturmaları, iyi bir tatil yapmaları gibi tüketim odaklı şeylere ciddi kafa yorarken “çocuklarım, torunlarım güzel bir dünyada yaşamalılar” demiyoruz. Bu aslında hiç farketmediğimiz bencilliğimizin kendini çok net bir şekilde ortaya koyduğu andır; benden sonra tufan… Karıncalar, sel gelip yuvaları dağıldığında birbirlerine kenetlenerek kendi bedenlerinden bir sandal oluşturup su yüzeyinde hayatta kalabiliyorlar. Birbirlerine tutunarak, birbirlerini kurtararak aslında medeniyetlerini kurtarıyorlar. Bu bizim için de bu kadar zor olmalılı. Egomuzu bir kenara bırakıp, benim üzerime vazife değil demeden, iyi bir görev dağılımı ile önce kendi dünyamızdan başlayarak çok büyük bir farklılık yaratabiliriz. Karınca kadar organize olabilsek yeter… Karıncaların Cankurtaran Sandalı için:

daha fazla oku

1 Lira Beyaz Zarfa Karşı

Ramazan arifesindeyiz ve pek çok kişi zekat verme konusunda düşünmeye başladı. Şimdi sağa sola, eşe dosta sorup “En çok kimin ihtiyacı varsa ona verelim”...

daha fazla oku

Öneri Almakta Ne Kadar Samimisiniz?

“Fikir, kendisinin kime ait olduğunu önemsemez.” – Anon Yapılan en önemli yanlışlardan biri karşımızdakini dinlememek. Kurumsal yapıların içerisinde en sık yapılan liderlik hatalarından biri...

daha fazla oku

Yola Sadakat

Mart ayı birçoğumuz için sınanma ayıydı. Ruhumuz kendini bırakmak ister gibiydi. Zaman zaman tökezledik. Belki birçoğumuz düştü bile çünkü düşmek de sevdaya yani yola,...

daha fazla oku

Kendi Geleceğini Yazmak

‘’Kendi geleceğinizi yazmak istiyorsanız kalemi başkalarının eline vermeyin.’’ Yüzbaşının Kızı -Aleksandr Puşkin Gelecek sanki hiç gelmeyecekmiş gibi hissederizçoğu zaman ama o uzaktan bizi seyrediyordur. Hiç geçmeyeceğini sandığımız yıllar çabucak geçer. Bugün yaşadıkların nasıl geçmişinin eseriyse aynı şekilde bugün yaptıkların da geleceğini şekillendirecektir. Geleceğine sahip çıkmanın tek yolu da onu kendi ellerinle, yeteneklerinle senin yaratman. Durup usanmadan yazdığım, koçluk seansları verirken danışanlarıma uzun uzun anlattığım, eşime dostuma sıkça hatırlattığım gibi yeteneklerinizi ve tutkunuzu keşfetmek geleceğinize yapacağınız en büyük yatırımdır. Zaman kaybettiğimizi farkına çok geç vardığımız çok değerli bir hazinedir. O nedenle zamanı iyi kullanmak için kalemi eline al ve sor içine; ben neyim, kimim, şu ana kadar ne yaptım, mutlu muyum? Diyelim ki mutsuz hissediyorsun neden mutsuzsun korkmadan düşün. Bundan sonrası için ne yaparsan mutlu olursun. İçine dön ve kim olduğunu bul… Düşün biraz, derinlere dal mutlaka. Yapmaktan zevk aldığın bir şey elbette vardır. Bulonu. Geleceğini planlarken hem hayallerini kendine uyumlu seçmelisin hem de kendiniaşmak kendini yeniden yaratmak adına hareket etmelisin. Unutma ki zaman sen onunasıl kullanırsan sana o şekilde geri döner. Zaman aleyhine de işleyebilir lehine de.Önemli olan önce içine dönüp kim olduğunu bulmak. Ve bu olduğun kişiyle barışmakne yaparsan kendini tamamlanmış hissedeceksin, anlamaya, hissetmeye çalış. Eğeriçinde bir türlü dolmayan bir boşluk varsa ters giden bir şeyler vardır; fark et… Tersgidenleri değiştirmek senin elinde. Hayat senin; başkalarının peşine takılırsan,insanlar ne der diye yaşarsan, başkalarının hayallerini kendi hayallerin sanırsan hayatseni pek mutlu olmayacağın bir yolculuğa çıkarır. İçine dön, kim olduğunu bul ve neistediğine karar ver. Bunu yapmak başta kolay olmayacak, acı çekmeyi de göze al.Yıllara yayılan rehavettense birkaç zaman kendini kötü hissetmek ve yeniden hareketegeçmek inan 20 sene sürecek mutsuzluktan, eylemsizlikten çok daha iyidir. Kendiniarama yolculuğunda acıyı şu an çekmezsen gelecekte rehavetin ve başkaları neisterse onu yapıyor olmanın mutsuzluğunu üzerinden atamazsın. Hali hazırda bir işinvar diyelim ve seni tatmin etmiyor, kendinle küçük kaçamaklar yap. Sana kendini iyihissettirecek alanlar yarat. Emin ol hayat sana işaretleri göndermiştir. Kendini onlarıgörmeye aç. İşaretleri görecek cesareti dile Tanrı’dan. Eğer hazırsan daha çok işaretalacaksın. Eğer hazırsan ipleri eline alacaksın. İnsanın hayatının iplerini eline alması büyük sorumluluk çünkü en kolayı suçubaşkalarına atmak. İpleri eline almak, kâğıda kendi isteklerini yazmak bir yerdekendinle yüzleşmek demek. Çünkü orada sadece sen ve senin isteklerin ve isteklerinigerçekleştirebilme dirayetin var. Suçlu yaratmak dünyadaki en kolay şey; kendinisuçlamak da buna dahil. Olduğu gibi kabul etmek, sayfa kötüyse onu yırtıp yenidenyazmak, her defasında yeniden yazmak, yeniden başlamak gerek. Hayat senin, sana ait, başkalarının hayalleri seni sadece mutsuz eder. Kendi hayallerinibul, isteklerini, tutkularını kendini tamamlanmış hissettiğin yeteneğini bul. Bu birarama yolculuğu. Her zaman eksik bir parça kalacak. O eksik parçayı tamamlamayaniyet et. Sen tutkum ne diye soracak olursan seni uzaktan seyreden tutkun sanayaklaşmaya başlayacak. Dış dünyaya çevrili gözlerini içine çevirirsen belki de bundansonra her şey istediğin gibi olacak.

daha fazla oku
Yükleniyor
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.