Duygusal Dayanıklılık & Şükür

Yaşadığımız her şey için hamd olsun!

Böyle başlamak istedim bu yazıya. Çünkü hamd etmek hayatımın tümünü kaplamışdurumdadır desem, inanın hiç abartmış olmam.

Hamd kelimesi anlam itibari ile “övgü” demektir. Yani, bize nasip ettiği her şey içinAlemlerin Rabbi Allah’a teslimiyeti ve başımıza gelenleri kabul edişimizi ifade eder.Şükür, özünde teşekkürü barındırdığı için genelde sahip olduklarımız üzerinden birşükran duygusunu anlatır. Elbette ki; tüm sahip olduklarım için Yaradan’a şükrediyor,yaşanan her şey içinse hamd ediyorum.

Bu konuda yazma fikri kıymetli dostum Dilara Duman’ın bir konuşmasından sonraoluştu. Sevgili Dilara konuya harika bir açıdan yaklaşıp bilimsel bir platformaoturtmuş. Bahsettiği konu “Emotional Resilience” veya “PsychologicalResilience” olarak ifade edilen REZİLYANS yani “Duygusal Dayanıklılık” olarakifade edilebilir. Kısaca; olumsuzluklara karşı hazır olma, stres ve travmayla başaçıkabilme gibi pek çok negatif deneyimle ruhsal ve bazı durumlarda fiziksel olarakbaşa çıkabilme kapasitesi, esnekliğidir.

Dilara Duman, duygusal dayanıklılığı nasıl elde edebileceğimizi, “olumlu olanaodaklanmak” olarak özetliyor. Bununla ilgili ciddi araştırma sonuçları var. Örneğin;minnettarlık, nezaket, umut ve cesaret gibi güçlü yönlerin hayatın olumsuzluklarınakarşı koruyucu faktörler olarak hareket ettiği, olumlu bir şekilde uyum sağlamamıza vefiziksel ve zihinsel hastalık gibi zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olduğugösterilmiş. (Fletcher ve Sarkar, 2013).

Tüm bu açıklamanın ardından asıl beni etkileyen noktaya geliyor; şükretmek. Etkisininbilimsel olarak da kanıtlandığına değinerek, şükran duygusunun çok ciddi anlamda işeyaradığının görüldüğünü söylüyor. Dua eden, şükeden insanların beyinlerindeoksitosin ve seratonin düzeylerinin yüksek olması ve aynı zamanda da endorfinsalgılamaları yüzünden daha mutlu olan insanlar oldukları gözlemlenmiş. Yani şükranduygusu bizi sıkıntılı bir durumun içinde olsak dahi, manen oradan alıyor vemüteşekkir bir insan haline getiriyor!

Duanın gücü gerçekten inanılmaz! Allah’ın nasip ettiklerine karşı şükran duymakve takdirine karşı hamd etmek bir noktadan sonra insanı özgürleştiriyor. Allah’aşükretmek yalnızca sözle olmaz diye inanıyorum. Bişr-i Hafi de şöyle der: “Azalarıiçinde yalnız dili ile şükreden kimsenin şükrü az olur.” Çünkü gözünün gördüğüne vebu sayede çalışıp geçimini sağlıyor olmasına şükretmeli insan. İşittiği için kulağına,emek verip yemek yapan ellerine, onu istediği yere taşıyan ayaklarına, kötübeslenmesine rağmen ona hizmette kusur etmeyen midesine, her saniyede yanındaolan kalbine… bu listeyi sonlandırmak imkansız çünkü tırnağımız bile bir amaç içinbedenimizde. Bu sebeple, şükretmek için muhakkak bir sebebimiz vardır. Elimiz miyok, hamdolsun Allah’a deyip kimbilir yerine hangi uzvumuzu daha üstün kıldı diyedüşünmeliyiz. Belki de başaramadığımız bir iş oldu veya çok isteyip de gidemediğimizbir seyahat… Kimbilir Yaradan bizi hangi olumsuzluktan sakındı ki; bu işler istediğimizgibi gitmedi. Tevekkül ve hamd tam olarak budur aslında.

Suyun varlığına şükretmek mesela… Yaşam kaynağımız su ve biz onu ancakyaşadığımız bu dünyadan temin edebiliyoruz. Hiçbir alternatifi de yok. Kuran-ıKerim’de bu durum net bir şekilde bize bildirilmiş:

“De ki: Düşünsenize, şayet suyunuz yeraltına çekilse, size temiz suyu kim getirebilir?” Mülk Suresi 30. Ayet

Sevgili Dilara, yapılan araştırmalarda şükran duygusunun en iyi dışa vurumunun şükürmektubu ve teşekkür notları olduğunu belirtmiş. Bunlar duygusal direnç için en temelçalışmalar olarak görülüyor. Şükür mektubu, hayatımızda belki tam olarak hakkınıveremediğimiz bir kişiye, varlığı için bugüne kadar şükran duymadığımız ama aslındavarlığıyla kendimizi ne kadar şanslı hissetiğimiz herhangi bir kişiye (eş, partner, anne,baba, çocuk…) yazılan bir mektuptur sevgili dostlar. Bu gönderilecek bir mektup değil,aksine kendimize bir hatırlatma veya içimizdeki kendimize bir farkındalık yaratmamaksadıyla kaleme alınmış duygulardır diyebilirim. Bugüne kadar yeterince şükranduymadığımızı, pek çok sebepten hayatımızda olduğu için minnet duyduğumuzu,varlığına şükrettiğimizi yazdığımız, belki gerekçelendirdiğimiz bir öz farkındalıkyolculuğu… Bundan sonraki adım ise o kişiyi görmeye veya anmaya çalışmak olmalı.Hayattaysa gidip görüşmeli, vefat etmişse mezarı ziyaret edilmeli, dua edilmeli…

Bir de teşekkür mektupları var sevgili Dilara’nın konuşmasında. Teşekkür notları, hergün hayatımızda bizi mutlu eden, keyif veren, şükretmemize sebep olan kişilere,eşyalara, ağaca, canlıya, kedimize, saksıdaki çiçeğimize edeceğimiz teşekkürdüraslında. Varlıklarına, bize güzellikler ve kolaylıklar yaşattıkları için teşekkür ediyorolmak, her anı olumlu yaşama ve her olayda olumlu bir yön bulma güdümüzügüçlendirecektir. İşte buna da Rezilyans deniyor.

Ben bunlara ek olarak namaz kılmanın da bir teşekkür mektubu olabileceğinidüşünüyorum. Bu bilimsel araştırmalara büyük bir saygı duymakla birlikte, meleklerinilk olarak Adem Peygamber yaratıldığında Allah’a secde etmelerinden başlayarakİbrahim Peygamber’e gelen ve oradan günümüze uzanan şükür ve hamd ritüeli olannamaz, zaten ilk insandan beri bunu bize yaptırıyor. Her secdede Allah’a nasip ettiklerive etmedikleri için şükranlarımızı sunmamız veya ellerimizi her açtığımızda her şeyinhayırlısını yani olumlusunu diliyor olmamız da bizi, Yaradan’ın desteğiyle duygusaldayanıklılığın en üst seviyesine ulaştıracaktır diye inanıyorum.

Sevgili Dilara Duman’a bu harika bilgilendirme için çok teşekkür ediyorum.

Not: Rezilyans hakkındaki bazı araştırmalara ve verilere aşağıdaki linklerdenulaşabilirsiniz.

– https://positivepsychology.com/resilience-theory/

– https://psycnet.apa.org/record/2013-13184-003

– https://www.apa.org/topics/resilience

Author avatar
Şebnem Toker