Yola Sadakat

Mart ayı birçoğumuz için sınanma ayıydı. Ruhumuz kendini bırakmak ister gibiydi. Zaman zaman tökezledik. Belki birçoğumuz düştü bile çünkü düşmek de sevdaya yani yola, yolda olmaya dahil. Düşmek var, bazen durup dinlenmek var ama esas olan aydınlanma ve mana yolunda yürümeye devam etmek. Kendimizi umutsuzluğa teslim etmek ya da etmemek. İşte yola sadakatte de en önemli eşik bu.

Bir nevi olmak ya da olmamak* meselesi.

Kıştan bahara geçmekle sınanıyoruz. “Senin yolun mutluluksa, bir de buradan bak bakalım hayata, havaların değişimine ayak uydur.” denilen günlerdeyiz. Nasıl hissediyorsun hava bir an güneşli, bir an yağmurluyken? Tam “Yağmur diner şimdi.” dediğin anda dolu ve karla beraber bütün mevsimleri dakikalar içinde yaşamak nasıl bir duygu? “Bahardayız nasılsa.” diyerek rahat bir nefes aldığın anda kış mevsiminin yanı başında olduğunu anlamak ruhuna ağır mı geldi yoksa? Anla bakalım ne kadar akıştasın, yola olan sadakatin ne kadar gerçek. Kendine hissine, yoluna sadık mısın yoksa yolundan şaşacak mısın? Ne kadar hazırsın baharı yaşamaya, daha bunun yazı var. Hazır mısın yanmaya?

Bir geçiş dönemindeyiz hepimiz. Bir çağ kapanıyor bir yenisi açılıyor. Elimizde elbette somut bir örnek yok; his bu. Ama hepimiz özellikle bir yılı aşkındır süren pandemi koşulları nedeniyle hem fiziksel hem de ruhsal bir şeylerin bitmekte olduğunu ve yeni bir dünyaya uyanacağımızı biliyoruz artık. Doğum gibi sancılı bir süreç. Belki de bu yüzdendir artık bir günde bile değil bir saatte tüm mevsimleri birden yaşamamız. Rüzgâr gibi ruhumuz, savruluyor oradan oraya. Bazen daha da sert esiyor hatta. Duvara çarpmış gibi sersemletiyor. Ama yol bu; asıl yoldayken tüm olan bitenle başa çıkmayı öğrenmek gerekiyor. Evet yolculukta öğreniliyor her şey; zorlukla başa çıkmak da yolculuk ya da manzaranın tadını çıkarmak da.

Yorulduysan bazen dur, dinlenmek güç verir. Belki sıkıntı sandığın yorgunluktur.

Gideceğin yere dair hayaller kur, hava şartlarına uyumlan. Düşün nelere uyumladın kendini bu zamana kadar. Rüzgâr sert esiyorsa sen de kökleri sağlam bir ağaç ol. Rüzgâr bazen sert eser hazırlıklı ol.

Geçiş sürecindeyiz ve zemin de kaygan bu nedenle. İşte bunun için ruhumuzla barışmaya çalışmak çabası. Yolumuzu çizme kaygısı. Gideceğin yerin bir önemi yok. Yol seni varman gereken yere elbette götürecek. Ama işte mesele şu ki; ruhun seninle beraber yolda olmayı nereye kadar kabul edecek? Ruhunu besle, doğayla, sanatla, umutla. Gökyüzüne bak hava ne kadar karanlık olursa olsun.

Düştün mü? Düş, düşmek de güzel bazen. Ama orada kalma, yeniden ayağa kalk. Ruhunu uyandır. Doğa nasıl uyanıyorsa öyle, doğaya bak. Yola sadakat durmayı da bilmek demek. Ama bu kendine ihanet değil sakın böyle düşünme. Bazen durmak yeniden yola çıktığında yürümeye daha da hevesli olmak demek.

*”Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.” – W. Shakespeare

Author avatar
Şebnem Toker