Hepimizin bir gölgesi vardır ve onu genellikle bilinçaltımızın derinliklerinde, başkalarının ve kendimizin göremediği bir yere saklarız. Bu yazı, gölge çalışmasına yeni başlayanlar için hazırlanmıştır ve bir konuya giriş niteliğindedir. Size bir gölgenin ne olduğunu, nereden geldiğini, ne gibi etkileri olduğunu ve onu nasıl entegre edebileceğinizi göstermeye çalışacağım.
Gölge çalışması yoluyla gölgelerimizi entegre etmenin birçok faydası vardır. Duygusal, zihinsel ve fiziksel sağlıkta gözle görülür iyileşmeler olur. İlişkiler olumlu yönde gelişir ve öz farkındalık artar. Ayrıca yükselen enerji, yaratıcılık ve yaşam kalitesi de cabası.
Gölge terimi, hayatımız boyunca, çoğunlukla çocuklukta bastırdığımız kişilik özelliklerini tanımlamak için kullanılır. Bunlar çözülmemiş çatışma ve problemlerdir. Yaşanmamış arzular, istekler ve tutkular… Onlar bizim bastırılmış ihtiyaçlarımız ve arzularımızdır.
GÖLGE NEDİR?
Gölge kısımlar, bilinçli kısımlarımızla birlikte bizi insan yapan bastırılmış kişisel niteliklerdir. Bunlar, hareket veya fiziksel temas için somut ihtiyaçlar, cinsel arzular, yerine getirilmemiş özlemler olabilir. Aynı zamanda takdir ve tanınma talepleri de olabilir.
Gölgemiz, diğer şeylerin yanı sıra yansıtma yoluyla da tanımlanabilir. İz düşümü, gölge çalışması bağlamında önemli bir kelimedir. Örneğin, kendinize olan güveninizle ilgili sorunlarınız olduğunu ve bu nedenle sosyal ortamlarda genellikle görünmez ve utangaç olduğunuzu varsayalım. Böyle bir durumdayken birden yeteneklerine açıkça inanmış bir kişiyle tanışırsınız. Bu size berbat hissettirir çünkü bu kişi kendine güvenir, dikkat çekmeyi sever ve herkesle arkadaş gibi görünür. O zaman çabucak bu kişiyi kendini beğenmiş, şımarık ve sevimsiz bulabilirsiniz. Hatta öfke ve küskünlükle tepki bile verebilirsiniz. Bu kişinin davranışını gerçekten beğenmediğiniz için böyle tepki verdiğinizi düşünüyorsunuz ama içinizde onun gibi olmak isteyen bir parça var! Bu yüzden başkalarına karşı olan düşüncelerimizde öncelikle kendimizi ve özelliklerimizi, hedeflerimizi, elbette değerlerimizi ve çoğu zaman da bilinçaltımızda gizlediklerimizi görürüz.
Dışarıdaki dünyada gördüğümüz, fark ettiğimiz şey genellikle dünyanın kendisinden çok kendimiz hakkında bilgi verir.
İçinizde Gölgelerin Aktif Olduğunun Üç Göstergesi
1- İnsanlara, genellikle davranışları ve faaliyetleriyle ilgili olan güçlü duygusal, mantıksız, olumsuz tepkiler gösteriyorsunuz.
2- Tam tersine insanlara ne oldukları, neleri başardıkları ve nasıl göründükleri için aşırı derecede hayranlık besliyorsunuz.
3- Bir şeyleri istemeden yaparsınız ve davranışınızı kontrol edemediğinizi veya değiştiremediğinizi hissedersiniz.
Gölge bileşenleriniz açgözlülük, sefalet, öfke, nefret, intikam, küskünlük, bencillik, haset, kıskançlık ve manipülasyon olarak kendini gizliyorken siz fark etmiyor olabilirsiniz.
Gölgenizi gizli tutmak, diğerlerinin yanı sıra aşağıdaki sorunlara neden olabilir:
– Takıntısal Durumlar
– Anormal Bağımlılıklar
– Cinsel Memnuniyetsizlik
– Kızgınlık
– Sosyal Korkular ve Sosyal Geri Çekilme
– Aşırı Ruh Hali Değişimleri ve Kaygısal / Depresif Sorunlar
Gölgenin Kökeni
Çevremizde bir fikir, bir tercih veya bir davranış reddedildiğinde gölgeler oluşur ve bu reddedilmenin yarattığı acıya dayanamayız. Bunlar gölgelerimizde reddedilir ve bu nedenle gölgeler ayrı deneyimler, reddedilen dürtüler, saplantılar, erken çocukluk izleri ve gerçekleşmemiş kişilik özellikleridir. Çocuklar olarak, hangi özelliklerimiz yüzünden sevilmediğimizi, hatta cezalandırıldığımızı çabucak öğrenir ve onları gölgeye, bilinçaltımıza bastırırız.
Bir örneğe bakalım:
Melis katı, otoriter bir ailede büyüdü. Ailesi tarafından, görüşünün hiçbir değeri olmadığı ve kararlara katılmasına hakkı olmadığı öğretildi. Neticesinde Melis, son derece utangaç bir yetişkine dönüştü. Katkıda bulunacak değerli bir şeye sahip olduğunu bilse bile, fikrini ifade etmekten korkuyor. Bu, arkadaşlarıyla olduğu zaman, aynı zamanda patronu ve meslektaşları ile etkileşime girdiğinde de psikolojik baskı yaratıyor. Kişiliğimizden varsayılan gölge parçalarımızı kabul edip severek sessiz, uyumlu, toplumdaki yerini görev bilinciyle alan insanlar oluruz.
Neden gölge çalışmasına ihtiyacımız var?
Gölge çalışması, bastırılmış kişilik parçalarını tekrar bilince getirmek, onları kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenmek anlamına gelir. Böylece içimizdeki muhteşem gücü ve enerjiyi iyileştirebilir ve serbest bırakabiliriz. Gölgeleri ortaya çıkarmak, kabul etmek ve bütünleştirmek, duygusal dengeye ve içsel özgürlüğe yol açar. Gölgelerimizi bütünleştirerek, “sözde” tüm kusurlarımız ve zayıflıklarımızla kendimizi koşulsuz sevmeyi öğreniriz. Kendimizi tamamen kabul ettiğimizde, diğer insanları da koşulsuz sevebiliriz. Diğer insanlarla ve olan her şeyle birliği deneyimleriz.
Gizli kişilik alanları, gölge çalışması sırasında her zaman sürprizler barındırır. Karanlık taraflarıyla yüzleşmeye hazır olan insanlar, yıllardır gizledikleri “alter ego”larıyla karşılaşırlar. Kendilerini cömert ve sıcak zanneden insanlar, soğuk ve dar görüşlü taraflarını keşfedebilirler. Gölge çalışması, bizi, bilmeyi istemediğimiz bir yanımızla karşı karşıya getirir.
Gölgemizle yüzleşmek bizi dürüst olmaya zorlar. Kendimize yalan söylediğimiz zamanlar geride kalır. Gerçek bir yüzleşme yaşanır. Gerçekten sadece sevecen ve kibar mıyız yoksa intikam düşüncemiz de var mı? Kıskançlığımızı, hasetliğimizi, öfkemizi ve üzüntümüzü bastırıyor muyuz? Gölge çalışmasının amacı bu bastırılmış kişilik parçalarının farkına varmak ve onları yaşamına entegre etmektir.
Kişiliğimizin bu kısımlarını bilinçli olarak yaşamıyor olmamız, onların bizi etkilemediği anlamına gelmez, aslında tam tersi bir durum söz konusudur. Gölgelerimiz bilinçaltımızın bir parçasıdır ve onları hayatımızdan kalıcı olarak uzak tutmak bizim enerjimizi harcar. Sadece olumlu yanlarını yaşamak isteyenler ve olumsuz niteliklerini bilmek istemeyenler, maalesef, bir gün bunun sonuçlarıyla yüzleşeceklerdir. Bir noktada, bu karanlık tarafı bastırma gücü zayıfladığında, gölge tüm şiddetiyle kendini belli eder; hastalık, tükenmişlik veya bunalım şeklinde.
Çözüm, ruhun karanlık kısımlarının kalıcı olarak bastırılması değil, kabul edilmesi ve onlarla bütünleşilmesidir.
Carl Jung’un dediği gibi:
“Başkaları hakkında bizi rahatsız eden her şey, kendimizi anlamamıza yol açabilir.”