
Bir garip şair Orhan Veli… Ölümü garip, hayata bakış açısı garip.
Bugün ölümünün yıl dönümü, olan Orhan Veli Kanık edebiyatta hem farklı yeniliklerin öncüsü olmuş hem de çok sevilen şairlerden biri olmuştur. Herkesin aynı pencereden baktığı bir dünyada farklı pencerelerden bakabiliyor olmanın değerini Orhan Veli ve garip akımının temsilcileri ne de güzel yansıtıyorlar değil mi?
Yeni bir soluk getirmek, değer katmak; ölümünden yıllar sonra bile anılmayı bahşediyor insana.
Orhan Veli nasıl öldü? Sorusunun altında birkaç cevap birden var, ama Orhan Veli ile ilgili kaynaklarda çukura düşüp öldüğü söyleniyor. Ancak biraz daha derinlemesine araştırmak istedim. Aslında çukura ölmeden çok önce düşüyor ve sadece ayağında bir sıyrık ile çıkıyor. Ölümünün sonrasında otopsi yapılıyor ve aslında beyin kanamasından öldüğü anlaşılıyor.
Orhan Veli Kanık hayatı, öldüğünde bile bir garip yani.
Sait Faik, Orhan Veli hakkında bunları söylemiş: “İki incecik bacak, kısaca bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz, şişirilmiş bir göğse benzeyen bir sırt, denebilirse ergenlik bozuğu bir yüz. İşte görünüşte Orhan Veli.”
Nasıl bir tanımlama ama? Bence görünüşte Orhan Veli diyerek aslında onun görünmeyen yüzü olduğunu kanıtlamak istiyor gibi. Tüm bu betimlemelerin altında farklı bir cesaret olduğunu, farklı bir şeylere imza atabileceğini…
Bazı kaynaklar ölümün hep onun yanı başında olduğunu söyler. Başından türlü trafik kazaları ve aksilikler geçen Orhan Veli’nin hep hayata tutunduğundan bahsedilir. Çok fazla parasızlık çektiği, bunun için montunu bile sattığı bir hayat yaşamış.
Kim bilir etrafımızda böyle yaşayan koca yüreklere ve bakış açılarına sahip kaç Orhan Veli var? Kaçını öldükten sonra anacağız? Ben eminim ki, genç yaşta ölmeseydi ilk aşk, şehirler gibi konuların dışında çok fazla hem soruna hem de güzelliğe parmak basıp; şiirlerinde herkese kendinden bir şeyler bulduracaktı.
Gelelim Orhan Veli şiirlerine…
İstanbul`u Dinliyorum, Gözlerim Kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul`u dinliyorum.